( Biz Geleceğiz – 16 )
Bilinen Dünya’nın sonlarına yaklaştığımız ve bilinmeyen bir dünyaya doğru yol aldığımız, asimetrik ve girift bir döneme doğru ilerliyoruz.
Bu nedenle güncel gelişmeleri değerlendireceğimiz bir yazı dizisi oluşturmanın önemli olduğunu düşündük.
Yazı dizimizde güncel gelişmeler kadar, tarihsel akslar üzerinden de ilerleyeceğiz.
İlk yazımızı ABD ve Çin ilişkileri ile ilgili yazma nedenimiz ise dünyada görünür olan pek çok mücadelenin aslında bu iki devletin emperyal hedeflerinin alt çatışma ve çelişki alanlarındaki periferilerde ( çevrelerde ) gerçekleşiyor olması.
İki emperyal güç arasındaki en önemli başlıklardan biri ticaret savaşları, bu konudaki en özel alanı ise teknoloji savaşları.
Teknoloji Savaşları ile ilgili referans alacağımız ilk kaynak Evgeny Mazarov’a ait.
Mazarov, Le Monde Diplomatiqe Gazetesinde kaleme aldığı yazısında 5G teknolojisi ve jeopolitik savaş üzerinde duruyor.
Mazarov’a göre şu an ABD ve Çin arasındaki rekabetin belkemiğini 5G teknolojisi oluşturuyor.
Çin açısından bu teknolojinin en önemli uygulayıcısı ise Huawei şirketi.
Bu arada geçerken 5G teknolojisine en önemli katkıyı yapan kişinin Bilkent Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erdal Arıkan olduğunu da hatırlatalım.
Huawei Şirketi 1974’te kuruluyor, kurucusu Ren Zhengfei Çin Hükümetini iletişimin ve telekomünikasyonun önemi konusunda ikna ediyor.
Çin Hükümeti’nin de desteğiyle şu an Çin açısından son derece stratejik bir kurum haline geliyor.
170 ülkede 194.000 kişiyi istihdam ediyor Huawei.
2020 yılında Samsung’u geçerek akıllı telefon satışının lideri oluyorlar.
Ancak Huawei’nin ABD-Çin ilişkisindeki rolü ilginç, şu an iki ülke arasındaki gerilimin ana kaynaklarından biri şirketin çip üretimindeki rolü.
Huawei Kürin yongasını ( çipini ) üretebildiği için ABD tarafından istenmeyen şirket kabul ediliyor ve ülkedeki faaliyetleri önemli ölçüde yasaklanıyor.
Söz konusu yonga Çin’de yapay zeka uygulamaları için kullanılıyor.
Şirket bu araştırmalar için yılda 20 milyar dolar ayırıyor, bu Apple ve Microsoft şirketlerinden fazla, aynı zamanda Türkiye’nin toplam Ar-Ge bütçesinden de daha fazla.
5G teknolojisi nesnelerin interneti için çok önemli.
Çin teknoloji alanını aynı zamanda ZTE, WeChat, TikTok gibi firmalarla da domine ediyor.
ABD ve onların baskısıyla İngiltere Huawei ile ticareti azaltınca şirket de 3. Dünya pazarını artırmaya yöneldi.
Trump önceki başkanlık döneminde bu şirketlerin ABD’de hisse senetlerine yatırım yapmalarını yasakladı.
Huawei aynı zamanda 250.000 patente sahip.
1998 yılından itibaren ABD şirketleri Çinli şirketlerin 26.8 misli patent üretirken, şu an bu oran 1.7 ye düştü.
ABD-Çin ticaret savaşları 2020’de alevlendi, bu durum Çin’in aleyhine oldu.
Çünkü Çin hala istediği nitelikte yonga yani çip üretemiyor.
Her ne kadar kirin yongaları Çin’de tasarlanıyor ise de üretimleri hala Çin dışında yapılıyor.
Bu tür bir teknoloji ürünü beklenebileceği üzere toplumsal açıdan bazı sorunları da beraberinde getiriyor.
Çin bu teknoloji ile örneğin yüz tanıma sistemlerinde kullandığı için neredeyse tüm yurttaşlarının verilerine ve algoritmalarına ulaşabiliyor, hatta yönetimin otomatik öğrenme algoritmaları geliştirdiği söyleniyor.
ABD’nin Çin’e uyguladığı teknolojik abluka nedeniyle Çin yarı iletkenler üretiminde aksamalar yaşıyor.
ABD bu konuda özel bir şirkete 10 milyar dolar fonladı şu ana kadar.
Çin ise buna 2025 yılına kadar 140 milyar dolarlık bir teknolojik yatırım yapma planı ile karşılık verdi.
Tek kutuplu dünya yerini iki kutuplu bir dünyaya bırakmış görünüyor.
Bu nedenle iki ülke arasındaki rekabetin artması kaçınılmaz.
Askeri, ekonomik ve teknolojik alanlar bu mücadelenin asıl zeminini teşkil edecek.
Çin artık salt ucuz işgücü ile değil yüksek teknoloji hamleleri ile de ilerliyor.
Çinli yetkililer teknolojik bağımsızlık olmadan ulusal bağımsızlık olamayacağını söylüyorlar.
Aşağıdaki rakamlar ise gelinen noktayı bir hayli iyi özetliyor.
İki ülke arasındaki ticaret savaşlarının başladığı dönemdeki yani 2018'deki toplam ticaret hacmi 739 milyar dolar.
Bu dönemde ABD, Çin’den 559 milyarlık ithalat; Çin, ABD'den 180 milyar dolarlık ithalat yapmış.
Bu 3 katlık fark ABD’nin Çin ile olan ilişkisinde dış ticaret açığı vermesi anlamına geliyor.
İki ülke arasındaki ticaret savaşlarını kaynağının temelini aslında bu veri açıklıyor.
Diğer ülkelerin dikkate almaları gereken veriler ise şunlar.
2022’de ABD 25.5 trilyon dolar, Çin 18.1 trilyon dolar GSMH ile dünyadaki mal ve hizmet üretimlerinin % 45 ini gerçekleştirmiş iki ülke.
İhracatta ABD 2.06 trilyon dolar ile yüzde 8.40 ve Çin 3.59 trilyon dolar ile yüzde 14.7 paya sahip dünya ticaretinde.
İthalatta ise ABD 3.38 trilyon dolarla yüzde 13.5 ve Çin 2.72 trilyon dolarla yüzde 10.8 seviyesinde.
Yani ABD ihracatının yaklaşık 1,64 katı ithalat yapıyor yani ürettiğinden daha çok tüketiyor.
Çin ise ithalatının 1.31 katı ihracat yapıyor yani tükettiğinden çok üretiyor.
Herkesin merakla beklediği ticaret savaşlarının sonucunu belki de yeni yetme, fırsatçı, hızlı, hazcı bir medeniyet ile kadim, soğukkanlı, dengeli, dingin bir medeniyet arasındaki tarihsel farklar belirleyecek.
Her halükarda filler tepişirken ezilen çimenlerden olmak istemiyorsak her alanda çok daha fazla üretmeli, eşit ve adil bir paylaşım sistemi kurmalı, çocuklarımıza özgür yarınlar bırakmaya çalışmalıyız.
Bunların hepsini sağlamak için kurmamız gereken sistemin adı sosyalizm kuşkusuz.
Tarih bizi çağırırken hepimizin kendimize sormamız gereken soru; "Tüm bu dönüşümü gerçekleştirmek için gereken psikolojik, sosyal, kültürel, siyasal donanımlara sahip miyiz, yoksa havanda su döverek zaman mı kaybediyoruz?" olmalı.
Malum tarih affetmiyor çünkü.
Comentarios